“Şeytanı güldüren ava gidip de avlanandır”

“Şeytanı güldüren ava gidip de avlanandır”

AKP, tüm hukuksuzluğunu dayandırdığı “Milli İrade” söylemini hızla toprağa verip, mateminden de çıkarak, “sadece benim kazandığım seçim seçimdir” anlayışını fiili olarak hayata geçirdi.31 Mart gününden, YSK’nın İstanbul seçimini iptaline giden süreçte yaşananlar, hukuksuzluk arayışlarına geçirilen kılıflarla birlikte, milyonların gözünün içine baka baka bir el koyma 

Devran, Nar Bülbülü ve Aşk

Devran, Nar Bülbülü ve Aşk

Şiir okuyordu bir adam. Bardakta buzlar çatırdıyordu. Sessizlik çöküyordu ve o vakit herkes içinde biriktirdiği hasrete dönüyordu yüzünü. Herkesin hissettiği ama kimsenin kimseye ilişmediği bir sessizliğe… Gözyaşlarının içe aktığı her yerde, buğulanır ya gözler,  söyleyemedikleriniz sıkıştırır ya dilinizi, öyle bir zaman dilimidir işte o AN. İçinizde 

Hiç kimse olmak, hiç kimse kalmak

Hiç kimse olmak, hiç kimse kalmak

Bu ülkenin sokaklarından, caddelerinden, mahallelerinden bir anda göze görünmez kılınıyor insanlar. Kaçırılıyor, kaybediliyorlar.Arkalarından eşleri, çocukları konuşuyor. Acılı seslenişler, devletin kapısına çarpıp geri dönüyor.Hiç kimse değilmişsiniz gibi kalıyorsunuz kendi yokluğunuzda.“Nerede olduklarını söylemiyorlar” diyen sesler, bir yudum çare aranıyor.Her Cumartesi bir kayıp yakınının dilinden, gözlerimize düşerek çoğalan 

Katil yaratan karanlık

Katil yaratan karanlık

Rakel Dink’’in sesi yankılanıyordu. Acıyı yüreğine yükleyen sesin dingin öfkesi, hayatından koparılan canın içinden geçiyor, başka canların yüreğine, aklına kendini emanet ediyordu.O sesin yüzleşmeye çağıran cümleleri, başka hayatları kurtarmanın, başka hayatlara umut olmanın ve başka hayatlara acı düşürmeden yaşayabilmenin çaresini sunuyordu kendini dinleyenlere.“Bir bebekten bir 

Seçimler ve Sökülen Kapılar

Seçimler ve Sökülen Kapılar

Seçim ve sonuçları tartışılmaya devam ediyor ve öyle görünüyor ki bu tartışma, yeni gelişmeler ve hamlelerle çok daha büyük sonuçları olacak bir sürece doğru yol alıyor.Hem iktidar bloğu, hem de muhalefet bloğu açısından “Elim sende” oyunu etrafında koşuşturmalar yaşanacak bir süre daha. Muhalefetin elini kelepçeleyerek 

Ellerimiz titremesin

Ellerimiz titremesin

Defalarca kırıldı içimiz. Etrafımızdan uzaklaşanlar da oldu, selamı, sabahı kesenler de… Telefonlara çıkmayanlar da oldu, “şimdi yan yana gözükmeyelim, başımıza dert gelmesin” diyenler de.İnsanın içine korku yerleşince, garip bir duyuya sahip oluyor işte. Ortalıktan yok olmanın, sessizliğe gömülüp ortamın durulmasını beklemenin ve “tehlikeliler listesi” çıkarıp, 

El ayak çekildiğinde

El ayak çekildiğinde

Bazen tek bir sözdür hayat, kimseye hesap vermediğiniz. Uzaklara umutlanmaktır bazen yakın olmak. Alnını karışladığınız cümlelerden, bir hayal kurmaktır bazen iyilik ve dahi sımsıkı taşıyacağınız anılar biriktirmektir.Öyledir işte,Neye sarılamıyorsanız, sizden gidendir.Öyledir işte,Ömür dediğimiz, bazen bir şarkı, bir şiir ama en çok da eyvallahsızlıktır. Yoksa tadı 

Hakikati üstlenmek

Hakikati üstlenmek

Gezi’nin üzerinden çok zaman geçti. İktidar eliyle çok şey denendi bu ülkenin özgürlük mücadelesinden yana olanların üzerinde.Parçalanmış bedenlerin, çığlıkların arasından yürüdük.Ayakta kalanlar inat ettiler. Üzerimizde, arkadaş, eş, dost ve hiç tanımadıklarımızın ama varlıklarını hissettiklerimizin acıları, sözleri, cümleleri kaldı.Yalnız, tek başımıza olduğumuzu düşündüğümüz anlarda, hep bir 

Yargının Müebbet Tellallığı

Yargının Müebbet Tellallığı

Bir an olur, sırtınızda kocaman bir yük biner. Bir an olur, yükü taşımanın tüm sorumluluğu sizin üzerinize bırakılır. An olur, herkes kendi yükünü bir başkasına atarak ve yüklediğini suçlayarak aradan sıyrılıp, düzenine döner. Öylece ortada, sırtınıza yüklenmiş olanlarla kala kalırsınız. Dün çevrenizde kalabalıklar oluşturanlar, bir anda 

En tehlikeli açlık, örgütsüz olandır

En tehlikeli açlık, örgütsüz olandır

Hayata, ülkeye ve insana dair kaybettiğimiz her şeyin ve geri kazanamayışımızın ve iktidar kültürüyle ele geçirilmiş olmamızın örneği en çok dilde çıkıyor.vHayatı, siyaseti, edebiyatı, sanatı üç beş cümle ile tarif ediyoruz artık. Konuşacak şeylerimiz, sorularımız azaldıkça ve sürekli tekrarı yaşamaktan kurtulamadıkça, aynı döngünün içinde hep