Kabataş ve ‘Büyük Yalan Teorisi’

Sadece bir yalanın ardına gizleyemezsiniz kendinizi. Elinizde çıkan gözümüz, yanan bedenimiz, linç edilen gençlerimiz, gaz kusan çocuklarımız, lime lime ettiğiniz insan bedenleri var. Kan var elinizde kan. Köşelere serilip, ağız tekmili vererek silemezsiniz üzerinize sinmiş bu kokuyu.
Burnumuzu tutuyoruz artık sizi her gördüğümüz yerde. Öyle pis kokuyor aklınızın, vicdanınızın çürümüşlüğü.
Sadece bir yalan değildir Kabataş.
Kabataş, 6-7 Eylül’dür. “Atatürk’ün evini bombaladılar” diyerek, azınlıkları bir kez daha vahşetle baş başa bırakarak, ellerini ovuşturan kontrgerillanın kendisidir. Yağmalanmış, talan edilmiş, linç edilmiş, ırzına geçilmiş, malına, mülküne, hayatına kastedilmiş, hikâyeleri, öyküleri, anıları üzerinde tepinilmiş o günün, örgütlenmiş kötülüğünün bugüne yansımasıdır.
Kabataş, Maraş katliamıdır. “Aleviler camiyi bombaladı” diyerek örgütlenmiş bir katliamın devamıdır. Doğmamış çocukları, kadınların karnını yarıp çıkaran ve duvara çivileyen, genç, yaşlı, kadın, çocuk demeden, pala, bıçak, nacak, balta, silah ile kıyım yapan ve üzerine kanlı nağralar atarak yürüyenlerin sizlere bıraktığı mirastır.
Kabataş, Madımak katliamıdır. Sizler, benzin bidonlarını taşıyanlardansınız. “Sivas şeytanlara mezar olacak” diye böğüren o kalabalığın içindeydiniz. Siz tutuşturdunuz, “yak yak” diye bağıran sizlerdiniz. Aydınlar yandıkça coştunuz, kanınız kaynadı, içiniz içinize sığmadı, “en büyük polis bizim polis”, “ en büyük asker bizim asker” diyerek, seyrettiğiniz ateşin içinden yükselen yanık insan kokusunu ciğerlerinize doldurdunuz. Kabataş yalanınız, o gün oradaydı. Kontrgerillanın kucağında emziriliyordu.
“Atatürk’ün evini bombaladılar.” Bir yalandı.
“Aleviler camiyi bombaladı.” Bir yalandı.
“Müslüman mahallesinde salyangoz satıyorlar. Ezan sesini bastırmaya çalışıyor zındıklar.” Bir yalandı.
“Camide içki içtiler.” Bir yalandı ve yukarıdaki tüm katliamlarla göbek bağı vardı.
Yalan söyleyenlerin beyanını esas alanlarca hayata geçirildi. Yalanın propagandasını yapanlarca şişirildi, yalanın yaygaracıları tarafından da örgütlendi.
Kabataş bir yalan değildir sadece. Bir yalandan ibaret-miş gibi yapmalarına kanmayın sakın.
Bilin ki aklını, gücün kullanıma sokanların yüreğinde vicdan çoğalmaz hiçbir zaman.
Gezi’yi kontrgerilla yöntemleriyle bastırmak için üretilmiş ve kullanılmaya gönüllü olanlarca uygulamaya sokulmuş, sonuçları ve olabileceklerine dair bir gram sorumluluk taşımayanların provokasyonudur Kabataş :
“gördüm, görüntüler korkunç”
“başörtülü bacıma saldırdılar”
“cinsel organlarıyla taciz ettiler”
“morluklarını da gördüm, illaki meraklıysanız”
“barbarlar”
“kadınlar küfrediyor, erkekler vuruyordu.”
Sözler, manşetler, yazılar, röportajlar ile toplumu birbirine kırdırmaktan bir an bile tereddüt etmeyenler, yani onlar, bugün bize toplu “vicdan” attırıyorlar.
Bir tiyatro üzerinden hedefe koydukları sanatçıları, Kabataş provokasyonu ile birleştirip günlerce, haftalarca, aylarca kara propaganda yapanlar şimdi bize “haysiyet” çekiyorlar.
Goebbles’in “Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanır” diyerek formüle ettiği ‘Büyük yalan Teorisi’nden feyizle hiç durmadılar.
Durmamak ARsızlık isterdi, onlar da buna eksiksiz sahipti.
Elif Çakır ve onunla benzeşenlerin ruh yoldaşlıklarını ve sahiplenmelerini not edin bir kenara. Birbirlerini rezilce satacaklar ve gizli tanıkları olacaklar yalanlarının. Çünkü yalanı yalayanların dili boş durmaz.
Güç kimin elindeyse, yalan onunla dilleşir önce.