Vatan Millet Sakarya

Vatan Millet Sakarya

İçimizdeki devlet nasıl da coşuyor. “Toprak, vatan, bayrak” diyenlerin sesleri birbirini bastırmak için yukarı, daha yukarı nasıl da tırmanıyor. Aşağıda Güvenlik Yasası’na karşı birleşmiş insanların üstüne bindirme yapan “vatan” tartışmasının, aslında iktidarın dayattığı yasanın tam da kendisi olduğunu anlamayacak kadar sığ bir kapışma bu.

“Her şey vatan için” rap raplarının arkasına gizlenmiş katliamları, infazları, işkenceleri, nasıl da unutuyoruz değil mi? İç krizler ile milliyetçilik arasındaki bu bağı doğru yere oturtamadığımız sürece, iktidarların yaşadığı krizleri ve güçsüzlüklerini de hiçbir zaman fark etmeyecek ve önümüze pişirilip konan milliyetçiliği afiyetle yiyip sonra başımıza coplar indiğinde “ne oluyor şimdi” şaşkınlığı ile bakakalmaya devam edeceğiz.

Vatanı değil, vatanın içindeki insanı, bayrağı değil, bayrağın altındaki vatandaşının hakkını ve özgürlüğünü korumayan, yüceltmeyen sistemlerin özünde faşizm hayranlığı vardır ve o hayranlık kendisi gibi düşünmeyen herkesi düşman ilan ederek varolur. Düşman ne kadar çoksa, korku o kadar büyük, korku ne kadar büyükse onu yönetmek ve yönlendirmek o kadar kolaydır.

“Şah Fırat” adı ile bir başka ülkenin topraklarına operasyon yapıp bunu da bir “zafer” olarak sunanlar ile çocukları, kadınları öldürüp meydanlarda yuhalatan, “Kesin sesinizi” diyerek tecavüzcüleri kotaranların aynı olduğunu görmenizi istemeyenler, önümüze hep “vatan, toprak, bayrak” tartışmasını atıyorlar. Operasyonun kendisi hem krizlerini, hem de acizliklerini ele veriyor oysa. Kürt tarafının bu operasyonu “birlikte hareket ettik” ve benzeri argümanlarla, Rojava’nın meşrulaşması gündemini ön planda tutması anlaşılabilir lakin iktidarın yönetememe krizinden bir “meşruluk” değil, aksine kaba bir milliyetçilik çıkar ki bu; iktidarın uzun zamandır pişirdiği ulusalcı, milliyetçi, muhafazakâr cephe anlayışının tezahürüdür.

Bu üçlemeden ne özgürlük, ne eşitlik, ne de adalet çıkar.

Ülkücülerle, “devrimci” dedikleri nasyonel sosyalistleri bir araya getirmeye dönük demagojiye sarılanlara da bakın mesela. “Vatan, bayrak, toprak” diyerek şaha kalkmış, birbirlerinin çeketlerini çekiştirerek, hayallerindeki polis devleti özlemlerini kabartıyorlar. İştahları ve sofraları pek bir geniş. Bu tartışmaları gündemden çıkarıp hak ve özgürlükler mücadelesi yeniden gündemin başına alınmazsa, sokağın özgürlük temelli inisiyatifi elden kaçabilir. Oysa uzun zamandır sokağın moral üstünlüğünü, hak ve özgürlük mücadelesini temel alan bir politika elinde tutuyor. Sokağın bu moral gücünün, ulusalcı, milliyetçi ve muhafazakâr kesimi oldukça rahatsız ettiği çok açık. “Vatan, bayrak, toprak” tartışması bu cephenin beslendiği tek alan ve bu alanı körükleyerek, sokağın moral üstünlüğünü dağıtmaya dönük gizli-açık politikaları hayata geçiriyor.

Ezenlerin, ezilenlerin sofrasına sundukları “vatan, bayrak” tartışmasını ellerinden almak için daha çok vatansever, daha çok bayraksever olmayı öneren ve “bayrak, büst, heykel” etrafında “milli” bir “devrimci” cephe kurmayı salık verenler, AKP madalyonunun diğer yüzü olduklarını gizlemedikleri gibi, bir de cila çekiyorlar.

Kürt siyasi hareketine dönük eleştirilerin binde biri ile hiç muhatap olmuyorlar. Kimse onlara, “Boykotta neredeydiniz, AKP ile aynı çizgide neden yürüyorsunuz, neden sokakları boşalttınız, neden koşarak AKİT’in kucağına kendinizi attınız, neden Güvenlik Yasası’na karşı aktif bir mücadele yürütmüyorsunuz?” demiyor. Ciddiye alınmadıklarından değil, biraz dirsek kankalığından, biraz Kürt alerjisinden. İtiraf edemiyoruz ama en çok da içimize sinmiş devletten.

Operasyon ve üzerine koparılan “vatan toprağı” hezeyanlarının ortaklaştığı şovenizmi, şovenizmin yarattığı saldırganlığı, görgüsüzlüğü, demagojiyi göremezsek, sokağın, sokakların ve her alanda iktidara karşı yükselen sesin anlamını kendi ellerimizle yok etmiş oluruz. Yoksulluğu, yolsuzluğu, hırsızlığı ve yönetememe krizlerini gündemden çıkarıp yerine “Bayrak sallayın, büyük, kocaman bayraklar, tüm Türkiye görsün” diyen bayat milliyetçiliğe, kitleleri kendi ellerimizle itmiş oluruz.
Kaybeden biz, kazanan şovenizm olur.