Kayan bir yıldız

Kayan bir yıldız

Gökyüzüne bakmayı çok severim. Özgürlüğü anlatır bana. Hele de bir yıldız kaymasına düşerse gözleriniz bilirsiniz ki, arkasında izler bırakarak ölen, bir taş değildir sadece. Evrenin bir parçasıdır ve başka bir parçasına gömmek için kendisini, son bir atımlık nefesini bırakmıştır. Bir dilek tutmak kayarak ölen yıldıza, 

’Hakikat, şu acı hakikat’

’Hakikat, şu acı hakikat’

Hayat boşluk tanımaz. İçini ne ile doldurduğunuzdur mesele. Boşlukları yalanla, dolanla dolduranlar mutlaka yalan olur. Kendisini ele vermeyecek, açığa çıkmayacak, kaynayıp gidecek kaç yalan tanıyorsunuz? Toplumsal, siyasal meselelerde öne atılan kimi yalanlar, başkalarının hayatlarına hücum eder, canını alır, kanını akıtır, gözünü çıkarır, beynini patlatır ve 

‘Seni başkan yapmayacağız’

‘Seni başkan yapmayacağız’

Dedi Demirtaş. Sokaklardan, evlerden, iç konuşmalardan, meydanlardan, içten içe biriken o öfkeyi hissetmeyen var mı? Yumruğunu, dişini, yüreğini sıkarak yürüyor artık insanlar. Yukarıdan sürekli boca edilen görgüsüzlüğe, despotluğa, yalana ve “Ben dedim bitti, oldu” diyerek ağzını, dilini, elini, ayağını sağa sola sallayıp duran, kırmadık can, 

İnsan bazen içi kanasın, kanatılsın istiyor…

İnsan bazen içi kanasın, kanatılsın istiyor…

Tekrarını yaşadığımız günlerin artık sözleri kulaklarımızda. İçimizdeki o fısıltılı konuşmalar, kirli bir su birikintisi gibi yığılmış kelimeler, sözler ve dahi cümleler ne varsa sıçrıyor kalbimize. Neyi unutmak istiyorsak izi kalıyor üstümüzde. Hayatın meydan okuyan kaygısızlığı, kesin zaferler tatmış olmanın umursamazlığı hep omuz silkeliyor. Düşüyoruz yakasından 

Kabataş ve ‘Büyük Yalan Teorisi’

Kabataş ve ‘Büyük Yalan Teorisi’

Sadece bir yalanın ardına gizleyemezsiniz kendinizi. Elinizde çıkan gözümüz, yanan bedenimiz, linç edilen gençlerimiz, gaz kusan çocuklarımız, lime lime ettiğiniz insan bedenleri var. Kan var elinizde kan. Köşelere serilip, ağız tekmili vererek silemezsiniz üzerinize sinmiş bu kokuyu. Burnumuzu tutuyoruz artık sizi her gördüğümüz yerde. Öyle 

Vatan Millet Sakarya

Vatan Millet Sakarya

İçimizdeki devlet nasıl da coşuyor. “Toprak, vatan, bayrak” diyenlerin sesleri birbirini bastırmak için yukarı, daha yukarı nasıl da tırmanıyor. Aşağıda Güvenlik Yasası’na karşı birleşmiş insanların üstüne bindirme yapan “vatan” tartışmasının, aslında iktidarın dayattığı yasanın tam da kendisi olduğunu anlamayacak kadar sığ bir kapışma bu. “Her 

Bu can yarası…

Bu can yarası…

Kâfi gelmiyor hiçbir söz, hiçbir dokunuş, hiçbir cümle dindirmiyor içimizi. En masumlarımız öldürülüyor. Bakın ve görün ki ölenlerimizin ortak yanıdır masumiyet. Ve hayatı çakallaşarak yaşayanlara ve duygularını yatırım hesaplarına dönüştürenlere bakın. Arsızca taptıkları gücün paçavraları olmak için girdikleri kuyruğun uzunluğuna da. Nasıl da kemiriyorlar birbirlerini. 

Beton ve bağzı şeyler

Beton ve bağzı şeyler

Devletin temel çekirdeği bir betondan oluşuyor. Betondan küçük parçalar koparanların, “değişiyoruz” argümanlı şekilsiz analizleri bir kenarda dursun şimdilik. Beton biliyor ki eninde sonunda siyaset dönüp dolaşıp yine kendisine yapışıyor. Beton çekirdeğin etrafında koparılan fırtınalar, bir süre sonra betona övgü düzmeye, onunla uzlaşmaya ve nihayet betonla 

Özdil ve savunma hattı

Özdil ve savunma hattı

“Özdil’i savunmalıyız” dili ve yazıları ile gazetecilik etiğine bol vurgulu göndermeler yapılıyor “Özdil’i savunmalıyız” dili ve yazıları ile gazetecilik etiğine bol vurgulu göndermeler yapılıyor. Eğer bir gazeteci yazılarından dolayı sansüre uğruyorsa ve iktidarın  hışmı ile yüz yüze kalıyor, işinden oluyorsa elbette ki itiraz edilmeli. Yazar,